Yelken artık sadece bir spor olamayacak

Ucundan köşesinden yelkencilik ile uğraşmış, ve havuzluğunda oturulan bir yelkenlinin rüzgarı bulması ve kucaklaması, hızlanıp yatması için heyecan duymuşlarımızın ilgisini çekecek, ama bir o kadar da amatör his ve özlemlerini zorlayacak bir konu ile bir aradayız. Hele hele, denizin iyot kokusunu soluyup bunu hobi ve yarış aşamasına taşıyabilenlerimizi hiç kuşkusuz ki bu konu ayrıca ilgilendirmekte.

Eğer benim gibi denk getirebilip, bu hobinin sınırlarında gezinebilmiş ve 5-6 metrelik okyanus dalgası ile tanışabilmiş ve yelkenlinin yelken dediğimiz bezinin doğa ve onun gücü karşısında ne kadar sınırlı ve çaresiz olduğunu bizzat kendi deneyimleri ile yaşamış olanlar için ise bir parça teselli kaynağı olabilecek bir konu olacak bahsedeceğim.

Teknoloji içine girdiği hiçbir şeyi eski halinde bırakmıyor ve insanoğlu “doğaya daha fazla nasıl hükmeder, onun kanun ve kurallarını  nasıl yenebilirim?” sorusunun cevabına koşuyor.

Evet birçoğunuzun tahmin edebileceği gibi “Oracle” denildiği zaman artık ürettiği teknolojiler kadar gündemde yer bulan Amerika Yelken Kupasında yarışan ekibinden bahsediyorum. Zira şirket sahibi Larry Ellison bile, şirketinin en büyük yıllık organizasyonu içerisinde yeralan, ve sektörde heyecan ile beklenen yıllık vizyon konuşmasını , tabiri caiz ise kırarak, dünyanın dört bir yanından gelen müşterilerine bu senenin final yarışlarını tercih etmiştir. (Tabi bu lüks davranış için Larry Ellison olmak gerekmektedir.)

Amerika Kupasının son final yarışları bu toplantının yapıldığı tarihlerde, SanFransisco körfezinde koşulmaktaydı. Üstelik de Oracle takımı 8-1 geriden yarışta iddialı olmaya çabalarken. Ancak bu yarışı, sadece bir “yarış” olmanın ötesine taşıyan bir konu vardı ki, o da aslında bilişim sektörünün günümüzde öngördüğü vizyon için bir “Proof of Concept” (Kavram Testi) olma özelliği idi.

Büyük Veri, İşlem Gücü, Sosyal Medya, Globalleşme, Mobilite adı altında, bilişimcilerin durmadan tekrarladıkları konuların hepsi o “yarış” ta yarışmaktaydı.

Geleneksel yelkencilik bakışından bugünün teknoloji destekli yapılan yelkenciliğine bakarak bir analoji ile devam edebiliyoruz. Geleneksel yelkencilik de sonuçta rüzgarı doğru açıdan bulabilmiş iseniz ve takımınız yaptığı işbölümü ile yelkenleri şişirebiliyorsa gidiyorsunuz... Yelkenini en güzel şişiren, en hızlı gidiyor.



Oracle Team USA ise kendi teknolojisini yarışa dahil etmiş durumda. Devasa yapıdaki 70 küsur feet trimaranların denizin bir metre üzerinde gidebilmesi ve sürtünmeden kurtulması ayarlanabiliyor. Bu ayarı yapabilmek için yelken ve birtakım halatların üzerine yüzlerce sensör yerleştirilmiş durumda. Sensörler saniyede yaklaşık 8-10 veriyi bir merkeze gönderiyor ve işlenmiş veri çok büyük bir hızla ekipteki yelkene ayar yapan kişilerin ellerindeki, kollarındaki birtakım cihazlara gönderiliyor. Gelen komutlar ise anlık, ortam değişikliklerine meydan okuma ve en optimum gücü oluşturabilmeye yarıyor, doğanın gücü karşısında. Sonuç ortada. Teknolojiyi en iyi kullanan ve bunu yaparken takım ruhunu koruyan ekip kazandı!. 8-1 geriden gelinen seride 9-8 önde şampiyon olundu.

İşte bu yaklaşım, bu mühendislik dehası, kullanım açısından son derece basitleştirilmiş halde bize sunuluyor. Teknolojisi, geleneksel yarışı çok ileri bir noktaya taşıyan bu yarışlarda kullanılıyor. Big Data, verileri gerçek zamanlı işliyor ve dağıtıyor. Üstelik de bunun bir ayağını daha üstleniyor. Biliyorsunuz, eskiden bu tür yarışları televizyondan izlerdik. Şimdi teknelerin içerisine yerleştirilen mini kameralarla internetten yapılabilen bu yayın, pek çok boyutuyla, yarışların tam içinden, her detayı verebiliyor.

Aslında analoji şöyle devam etmek durumunda: Artık hiçbir şey eskisi gibi değil! Endüstrimizi bugün yönlendiren mobilite, globalizasyon, Big Data, sosyal medya gibi konular  aslında “mevcut” iş uygulamalarını yakından ilgilendiriyorlar. Bugün kullanılan iş uygulamaların çoğu 15-20 sene öncesinde yazılmış uygulamalar . Kendimizi 15-20 sene öncesine götürelim. Facebook yok, internet  hayatımıza girmemiş, cep telefonu yeni yeni giriyor, SMS dışında uygulama yok ve ötesi de henüz düşünülmüyor zaten. Bugüne geldiğimizde ise mevcut iş uygulamalarının hiç birisinin içine bu teknolojiler gömülü değil, hepsi bu çemberin dışında duruyor.

Özetle, globalleşememiş, çok-dilli olamamış, sosyal medyayla ilgisiz, mobilize olamamış, Big Data’yı kullanma özelliği olmayan iş uygulamalarının daha fazla yaşaması mümkün değil. Dolayısıyla, iş uygulamalarının bunları kapsayacak şekilde yeniden yazılması sürecine giriyoruz ve dünyayı  inanılmaz bir yenilik ve momentumun beklediğini söyleyebiliriz.